ARZU, SEVGİ, AŞK
- Timur Bedirli
- 2. Juni 2016
- 1 Min. Lesezeit
İşim gereği uzun yıllardır Hereke'den geçerim. O otoyolu açmak için zamanında günlerce dinamit attılar. Kayalar çıktı alttan. Yalçın kayalar. Üstlerinde hiç toprak yoktu. Dolayısıyla tek bir bitki de yoktu.
Sonra, yıllar içinde, kışın don, yazın güneşin kızgın sıcağı ile kayalar ufalandı ve çıkıntılarda birikti. Bir toz örtüsü oluştu. O tozların üstünde, önceleri liken, daha sonraki yıllarda diken, pisi pisi gibi bazı ayrık otları yetişmeye başladı. Bu otlar, oradaki tozları zaman içinde fakir bir toprağa çevirdiler. Daha sonra ayrık otları çeşitlenmeye başladı. Ballı babalar, papatyalar, pelin, melisa, gelincik, yabani zambaklar... Daha renkli ve güzel kokulu otlar...Toprak arttı, bitkiler, güzellikler çeşitlendi. Son yıllarda bir kaç incir ağacı ve yabani laleler bitiyor. Kuşlar incirle beslenmeye başladı. Yuva yapmaya başladılar.

Yüreğimiz de böyle. Ayrık otları bitmeden, süreç başlamıyor. Önce çiçeksizleri, sonra çiçek açanlar, daha sonra meyve verenler. Göğsümüzde Lale ve Gül bitene kadar çok kış, bahar ve yaz geçiyor. Çok soğuk kışlar, çok sıcak yazlar yaşıyoruz.
Kolay mı aşka ulaşmak? Mecazisinden gerçeğine?
Önce sevmeyi öğrenmek gerek arkadaş! Yoksa senin "insanları severim" masalına, ben "salçalı mı yoksa hardallı mı" diye bakıyorum!
Comments